HUKUK DANIŞMANLIĞI
Türk ekonomisinin gelişmesi ile birlikte Türk şirketleri de büyümekte; şirketlerin uluslararası ekonomik faaliyetleri artmaktadır. Buna paralel olarak, şirketlerimizin, kuruluşlarımızın yapıları, dünyanın pek çok ülkesinde faaliyet gösteren büyük yabancı kuruluşlara gittikçe daha çok benzemektedir. Ekonomik değişimin ve gelişimin doğal bir sonucu olarak tabi olunan hukuk kuralları da artmakta ve karmaşık bir hal almaktadır. Bütün bu nedenlerle Türk şirketlerinin hukuk müşavirliklerinin de, günümüzün büyük kuruluşlarındakine benzer bir yapıya kavuşturulması, işlevlerinin gözden geçirilmesi, işletme stratejilerinden de yararlanılarak daha verimli çalışan birimler haline getirilmesi önem arz etmektedir.
Türkiye’nin pozitif hukuku 2001’den beri oldukça hızlı bir şekilde değişmektedir. Ekonomik ve ticari hayat, gittikçe daha ayrıntılı hükümlerle düzenlenmekte; şirketlerin, işletmelerin, her gün yürüttükleri olağan işler bile vergi, sermaye piyasası, rekabet, patent, çevre kirliliği, gümrük mevzuatı gibi, hukukçular için bile karmaşık hukuk kuralları ile çevrelenmektedir. Yeni bir hukuk kuralının kabul edilmediği ya da mevcut bir kuralın değiştirilmediği bir gün bulmak neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Bu nedenle, şirketlerin, işletmelerin, faaliyetlerini yürütürken hukuk hizmetlerine duydukları “günlük” ihtiyaçlar, artık “anlık” ihtiyaca dönüşmüştür. Bu değişimin, ülkemize özgü, ekonomik büyümeye bağlı bir durum olduğu sanılmamalıdır. Hukuk kuralları, yabancı ülkelerde de hayatın her alanını anlaşılması daha zor hükümlerle düzenlemeye devam etmektedir. Nitekim, yurtdışında yapılan anketler 2011 yılının 3 üncü çeyreğinde, ekonomik krizin yabancı şirketlerin işlerini azalttığını; ancak, hukuk müşavirliklerinin iş yükünü, önemli oranda arttırdığını ortaya koymaktadır. Önümüzdeki üç yıl içerisinde de, bu iş yükünün istikrarlı bir şekilde artacağı beklenmektedir. Yukarıda da değinildiği üzere değişim, yöneticilerin ihtiyaç duydukları “an”da hukuk hizmetlerine ulaşabilmelerini gerekli kılmaktadır. Ayrıca, şirketlerin stratejik iş hedeflerini, tabi oldukları hukuk kurallarına uygun şekilde belirlemeleri ve işlerini yürütürken hukuk kurallarına tam olarak uymaları, çıkacak ihtilafların yargısal yollarla çözülmeye çalışılmasından çok daha ekonomik de bir yoldur. Bu nedenle, ULUSLARARASI DANIŞMANLIK dâhil edilmesi, bir an önce “önleyici hukuk hizmeti” alınmaya başlanması rasyonel bir seçimdir. Gelişmiş ülkelerde ‘şirkete hukukçu sokmama, ihtiyaç duyuldukça dışarıdan hukuk hizmeti satın alma’ yaklaşımının 1970’lerde terk edildiği belirtilmektedir. Bu gelişmeler, dünyadaki değişime paralel olarak, hukukçuların şirketlerin yönetimindeki rolünün ülkemizde de yeniden ele alınması gerektiğini ortaya koymaktadır. Bununla birlikte hemen belirtilmelidir ki, sadece hukukçuların şirketin organizasyonu içerisinde doğru bir yere konumlandırılmaları, şirketin daha nitelikli bir hukuk hizmeti almasını sağlamayacaktır. Dünya genelinde, rekabet gücü çok yüksek olan büyük holdinglerin üretim ve dağıtım tesislerinin çoğu zaman holding veya şirket merkezinden farklı yerlerde, hatta farklı ülkelerde kuruldukları görülmektedir. Ülkemizde de, birden fazla ülkede, birden fazla hukuk sistemine tabi olarak faaliyet gösteren holdinglerin, şirketlerin sayısı gün geçtikte artmaktadır. Dolayısıyla, hukuk müşavirliklerinin, şirketin merkezi yönetim teşkilatında doğru bir yere konumlandırılması kadar, çağdaş yönetim metotlarını kullanan, şirketin dağınık yapılanmasına uyum sağlayan, düşük maliyetli, hızlı, verimli ve etkin hizmet sunan bir yapıya kavuşturulmaları da önemlidir. Bu yazı, çağdaş hukuk müşavirliğinin şirket yönetiminde nerede konumlandırılması gerektiğini, müşavirliğin organizasyon yapısını, personel seçimine ilişkin konuları, müşavirlik içerisinde işlerin paylaşılmasında ve ele alınmasında takip edilmesi gereken prensipleri, hukuk müşavirliğinin fonksiyonlarını ve hukuk müşavirliğinde verimliliğin nasıl sağlanabileceğini ele almaktadır.